Emsal Kararlar

*BOŞANMA, TELEFON MESAJINDAKİ SÖZLERİN TEPKİ OLARAK KABULÜ

T.C YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Esas No:2012/2-118 Karar No:2012/405 Karar Tarihi:27.06.2012

>BOŞANMA DAVASI.

>MAHKEMENİN BOŞANMAYA ESAS OLARAK ALDIĞI TANIK BEYANLARINDA BELİRTİLEN TELEFON MESAJINDAKİ SÖZLERİN DAVACININ DAVRANIŞLARINA TEPKİ VE KIZGINLIK SONUCU OLDUĞUNUN KABULÜ.

>HÜKMÜN BOZULMASI.

ÖZET: Dava, boşanma ve nafaka istemine ilişkindir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemenin boşanmaya esas olarak aldığı tanık beyanlarında belirtilen telefon mesajındaki sözlerin davacının davranışlarına tepki ve kızgınlık sonucu olduğunun kabulü gerekmesine ve böyle bir davranışın başka bir delil ile de kanıtlanamamasına göre H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

DAVA: Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 5.Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.3.2009 gün ve 2008/605-2009/279 Sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 9.6.2010 gün ve 2009/9797 E. 2010/11426 K. sayılı ilamı ile;

(... 1- Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

2- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1) geçimine, (TMK md.185/3) malların yönetimine (TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK. md.185/2) dair geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak ve davacı kocanın askerde bulunduğu dönemler haricinde kalan süre için davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, bu yönün düşünülmemesi doğru olmamıştır...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR: Dava, boşanma ve nafaka istemine ilişkindir. Mahkemece, boşanma isteminin kabulüne, davalı kadının nafaka isteminin reddine dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine yukarda başlık bölümünde belirtilen gerekçe ile bozulmuştur. Bozma üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece, bozma ilamındaki (1) numaralı bende karşı direnilmiş, bozma ilamında (2) numaralı bentte gösterilen nedenlere uyularak davalı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmiştir.

1) Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mahkemenin[b] boşanmaya esas olarak aldığı tanık beyanlarında belirtilen telefon mesajındaki sözlerin davacının davranışlarına tepki ve kızgınlık sonucu olduğunun kabulü gerekmesine ve böyle bir davranışın başka bir delil ile de kanıtlanamamasına göre H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır[/b].

2) Mahkemece, Özel Daire’nin (2) numaralı bozma gerekçesine uyularak, davalı kadın yararına nafaka hükmedilmiştir. Tayin olunan nafakaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi H.G.K.’nda yapılamayacağı için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.

SONUÇ: 1) Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

2) (2) numaralı bentte gösterilen sebepten dolayı uyulan kısım yönünden davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın

2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 2. görüşmede, 27.06.2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.

**BOŞANMA DAVASI TARAFLARIN AYNI EVDE BİRLİKTE YAŞAMASI

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

ESAS NO: 2010/2-343 KARAR NO: 2010/361 KARAR TARİHİ: 30.06.2010

Taraflar arasındaki <boşanma> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Aile Mahkemesince davanın <kabulüne> dair verilen 26.02.2008 gün ve 2007/1005 Esas, 2008/182 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 25.05.2009 gün ve 2008/7984 E., 2009/9826 K. sayılı ilamı ile;

(...Türk Medeni Kanunu’nun 166/1.maddesi uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olması gerekir. Dinlenen tanık sözlerinden, boşanma davasından sonra da tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri anlaşılmaktadır. Bu hal, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, ortak hayatın sürdürülmesinin fiilen mümkün olduğunu göstermektedir. O halde, davanın reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.06.2010 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı kadın davalı kocası aleyhine açtığı boşanma davası evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması nedeni ile mahkemece kabul edilmiştir. Davalının temyizi üzerine Özel Daire boşanma davasından sonra da tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu halin evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını, ortak hayatın sürdürülmesinin fiilen mümkün olduğunu gösterdiğini, davanın reddi gerekirken boşanmaya karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Aşağıda açıklanan nedenlerle bozma kararına katılamıyorum:

Aralarında çıkan olaylar nedeni ile davacı kadın eldeki boşanma davasını açmıştır. Boşanma davasının açılması ile birlikte tarafların birlikte oturdukları konut ortak konut olmaktan, diğer bir anlatımla aile konutu olmaktan çıkmamaktadır. Taraflar boşanma davasına karşın bu konutu birlikte kullanmaya devam edebilirler. Aile konutunun boşanma davasının varlığına rağmen birlikte kullanılması davacının boşanmaya neden olan ve evlilik birliğini temelinden sarsan olaylara onay verdiği ve evlilik birliğini devam ettirmek niyetinde olduğunun kanıtı değildir.Bu düşünce kabul edildiği taktirde her boşanma davasının açılmasından sonra eşlerden birinin davadan önceki olaylara dayanabilmesi için ortak konutu terk etmesi gerektiği gibi bir sonuç çıkar ki bu yasanın temel ilkesine aykırıdır. Boşanma davasının açılması ile birlikte taraflardan birisi aile konutunu terk etme hakkına kavuşur, ancak bu muhakkak terk etmesi gerektiği biçiminde anlaşılmamalıdır, aksine isterse terk edebilir biçiminde yorumlanmalıdır. Özel Dairenin genel uygulaması da bu yoldadır.

Özel Daire bozma kararında, dava açılmadan önceki olayların aile birliğini temelinden sarstığı yolundaki yerel mahkemenin davalı temyizine rağmen bunu bozma nedeni saymamış böylelikle davadan önceki olayların boşanmaya neden olan olaylar olduğu kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle boşanmadan sonra tarafların aynı evde birlikte oturmaları davacının davadan önceki olaylara dayanmasına engel olmayacaktır. Zaten davacının barışma niyeti olsa idi eldeki davayı takip etmez veya feragat ederdi. Bu yönde bir irade beyanı olmadığına göre davacının davadan önceki olaylara dayanmaktan vazgeçtiğini söylemek mümkün değildir.

O halde boşanmaya hükmeden mahkeme kararı yerinde olup, diğer hususların incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

***BOŞANMA DAVASI, AŞIRI HESAPLI VE CİMRİLİK ÖLÇÜSÜNDE TUTUMLULUK BOŞANMA NEDENİDİR

T.C. YARGITAY  Hukuk Genel Kurulu ESAS: 2008/2-695  KARAR: 2008/710

Taraflar arasındaki “ boşanma, maddi ve manevi tazminat ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ...8.Aile Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının reddine dair verilen 23.03.2007 gün ve 2006/318 E., 2007/329 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 15.04.2008 gün ve 2007/12410 E., 2008/5373 K. sayılı ilamı ile; (… Davacı tanık beyanlarında geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiş olup, davacı kadından aktarılan olaylar boşanmaya esas alınamaz.

*Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava boşanma,maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.

Davacı vekili,tarafların 1972 yılında evlendiğini, davalının kavgacı ve geçimsiz bir yapısı olduğunu, davacının çalışırken maaşını emekli olduktan sonra da emekli aylığını elinden aldığını, eline çok az bir para vererek onunla geçinmesini istediğini, tarafların uzun zaman önce birbirlerinden koptuğunu, iki yabancı insan gibi ayrı odalarda yaşamaya başladıklarını ileri sürerek, tarafların boşanmalarına, davacı lehine 10.000 YTL maddi, 5.000 YTL manevi tazminat takdirine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, tarafların 34 yıllık evlilikleri boyunca davalının eşini üzecek herhangi bir kötü davranışının olmadığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, evin geçimine yönelik her türlü ihtiyacın ortak kararlarla gerçekleştirildiğini, son üç buçuk yıldır davacının kendi maaşını kendisinin aldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin boşanma davasının kabulüne,maddi tazminat davasının kısmen kabulüne ve manevi tazminat davasının reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece “uzun yıllar eşinin aşırı hesaplı ve cimrilik ölçüsündeki tutumluluğuna dayanmak zorunda kalan kadının, ekonomik ve sosyal alanda özgür ve rahat yaşamak ve ekonomik şiddetten kurtulmak için açtığı davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, direnme kararı yerindedir.

Ne var ki davalı vekilinin sair temyiz nedenleri özel dairece incelenmemiş olduğundan, dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan dosyanın davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için 2.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 26.11.2008 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Taraflar 28.8.1972 tarihinde evlenmişlerdir. Boşanma davası, davacı Hanife ... tarafından 3.4.2006 tarihinde açılmıştır.   Yani 34 yıl sonra.

Dosyada dinlenilen davacı tanıkları davacının emekli olmadan önce birlikte çalıştığı mesai arkadaşlarıdır. Sadece bir tanesi davacının kardeşidir. Mesai arkadaşları olan tanıklar davalının davacıya harçlık vermediğini veya az verdiğini, davacının arkadaşlarına çay dahi söyleyemediğini, davacının istediği gibi para harcayamadığını bildirmişler, davacının kardeşi olan şahit ise tarafların devamlı tartıştıklarını uyum sağlayamadıklarını, çocuk bir kase yoğurt yedi diye, davalının müdahale ettiğini, bu yüzden tartıştıklarını. 7 yıl önce davalının davacıya ben senden fazla maaş alıyorum. Senin maaşın kadar bütçeye katkıda bulunacağım dediğini açıklamışlardır.

Davacı 1995 yılında emekli olmuştur. Kardeşi dışındaki şahitler mesai arkadaşlarıdır. Ailece görüşmemektedirler. Ve davacıdan duyduklarını aktarmaktadırlar. Yeni müşahhas bir olay ortaya koymamışlardır. Taraflar 1995 yılından bu tarafa 11 yıl daha beraber yaşamışlar ve ondan önceki olaylarda birbirlerini affetmişlerdir. Davacının kardeşi olan şahit ise davacının, çocuğa bir kase yoğurt yedirmesi nedeniyle tarafların tartıştıklarını söylemiştir. Nüfus kaydında tarafların bir çocuğu olduğu anlaşılmaktadır. Bu çocuk 1974 doğumludur. Davanın açıldığı tarihte 32 yaşındadır. Yoğurdu annesi çocukken yedirdiğine göre 2 yaşında yedirse aradan 30 yıl geçmiştir. Davalının bütçeye eşit miktarda para koyacağını bildiren şahit, davalının bunu uygulayıp uygulamadığını açıklamamaktadır. Odaların ayrılmasının davalıdan kaynaklandığını da söylememektedir. Yani davalıya kusur izafe etmemiştir.

Tüm şahitlerin dile getirmek istedikleri husus, davalının cimrilik derecesine varan tutumudur. Davalı onlara göre öyle cimridir ki eşine çay ısmarlayacak kadar para dahi vermemektedir. Aynı cimri davalı, A...da bir daire almış, ½ payını eşinin üzerine tapuda tescil ettirmiştir. Davalı şahıs o kadar cimridir ki aldığı yazlık dairenin ve otomobilinde ½ hissesini şahit beyanlarından anlaşıldığı gibi, eşi adına tescil ettirmiştir.

 

Gerek davacı ve gerekse davalı memurdur. Yaptıkları tasarruf ile yukarda açıklanan daireler ile otomobili almışlardır. A...’daki evde müştereken oturuyorlar, yazlığa beraber gidip kalıyorlar, otomobili de birlikte kullanıyorlar. Davacı bir defasında yıllar önce tansiyon ve böbrek rahatsızlığı nedeniyle hastaneye giderken davalı otomobil ile götürmemiş, davacı hastaneye dolmuş ile gitmek zorunda kalmış, tabi ki eşini hastaneye kendisi götürse iyi olurdu şahit ne için götürmediğini veya götüremediğini açıklamıyor. Bu olay üzerinden de 3-4 yıl geçti diyor. Yeni bir olay söylemiyor.

Emekli olan iki küçük memur çalıştıkları dönemde yaptıkları tasarruflar ile ev, yazlık ve otomobil sahibi olmuşlardır. A...da kendi evlerinde oturmaktadırlar. Eğer bu evi yaptıkları tasarruf ile almamış olsalardı. Ayda asgari 500 YTL kirada oturmak zorunda kalacaklardı. Yani emekli maaşlarının yarısını ev kirası vereceklerdi. Kalan para ile zor geçineceklerdi. Tutumlu olmalarını yadırgamak ve bunu boşanma sebebi saymak mümkün mü? Tabiî ki değil.

Şahitler yeni bir olay ortaya koymadıkları gibi, eski olan ve geçimsizlik sebebi kabul edilmesi mümkün olmayan olaylardan bahsetmişlerdir. Özel Dairenin yerleşmiş içtihatlarına göre eski olaylarda taraflar birbirlerini affetmişlerdir. Zira uzun yıllar yine birlikte yaşamışlardır.

Boşanmaya karar verilebilmesi için; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılması gerekir (TMK.nun 166/1.mad.). Anlatılan nedenlerle evlilik birliği temelinden sarsılmadığı gibi, hatta hiç sarsılmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Özel Dairenin yerleşmiş kararları da göz önünde tutularak çoğunluğun boşanma yönündeki görüşüne katılamıyorum.

Birinci Başkanvekili

****BOŞANMA, KOCA, EŞİNİN BABASINA HAKARET ETMESİ, TAM KUSUR

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

ESAS NO:2013/1779 KARAR NO:2015/1003 KARAR TARİHİ. 11.03.2015

Taraflar arasındaki “Boşanma, yoksulluk nafakası, maddi ve Manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 5.Aile Mahkemesince (Kapatılan Kadıköy 1.Aile Mahkemesince) boşanma istemlerinin kabulüne, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine dair verilen 22.12.2011 gün ve 2011/22 E.-2011/1114 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 26.09.2012 gün ve 2012/2897 E, 2012/22532 K. sayılı ilamı ile;

(...Mahkemece davalı kadın ağır kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kocanın, eşinin müşterek eve dönmesi için ihtar gönderdiği, bunun üzerine kadının açtığı boşanma davasının Kadıköy 1.Aile Mahkemesinin 2007/14 esas, 2008/156 sayılı kararı ile geçimsizlik ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verildiği, tarafların bu dönemde ayrı yaşadıkları, reddedilen boşanma davasından sonra kocanın, eşinin babasını arayarak hakaret ve tehdit ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında eşinin ailesine hakaret ve tehdit eden davacı koca boşanmaya neden olaylarda tamamen kusurlu olup, davalı kadına yüklenilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Hal böyle iken mahkemece davalının ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı kadının maddi ve manevi tazminat talebi ile yoksulluk nafakası isteminin reddi doğru görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

*****BOŞANMA, ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK, TAM KUSURLU EŞİN BOŞANMA DAVASI AÇMASI

T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS: 2014/32 KARAR: 2015/1655

Taraflar arasındaki "boşanma ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.07.2012 gün, 2011/844 E.,2012/647 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.03.2013 gün, 2012/21572 E. –2013/7508 K. sayılı bozma ilamı ile;

(... Davalı kadının 26.02.2012 tarihli celsedeki beyanı af niteliğinde kabul edilemez. Toplanan delillerden davacı kocanın eşine sürekli şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, eşinin ihtiyaçlarını gidermediği, boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu; davalı kadının ise kusurlu bir davranışının varlığının kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma ile 25.000.00 TL manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı koca vekili; müvekkili ile davalı kadının 1974 yılında evlendiklerini, davacı kocanın yaklaşık 10 yıl kadar önce geçirdiği rahatsızlık nedeniyle çalışamaz hale geldiğini ve bakıma muhtaç duruma düştüğünü, davalı kadının ise rahatsızlığı ileri sürerek davacı kocaya karşı sözlü ve fiili tacizlerde bulunduğunu, müşterek hayatın davacı koca için çekilmez bir hale geldiğini beyanla tarafların boşanmalarını ve 25.000.00 TL manevi tazminatın dava tarihindan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kadın; evliliğin bitmesinde kendisinin kusurunun bulunmadığını, davacı koca ile biraraya gelmelerinin mümkün olmadığını belirterek boşanmalarını, ayda 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, .... plakalı aracın evlilik birliği içinde alınması nedeniyle aracın yarı hissesinin kendisine verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davalı taraf 12.06.2012 tarihli celsede ise; davacı tarafa yazdığı belgeleri hatırlamadığını, ancak kendisi tarafından yazılmış olabileceğini, hangi tarihte yazıldığını bilmediğini, davacının hasta olduğu dönemde kendisinin davacıya bu tür mektuplar yazmasının mümkün olmadığını beyanla, kocasını sevdiğini ifade etmiştir.

Yerel Mahkemece; davanın, Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesinde düzenlenen, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayalı boşanma isteğine ilişkin olup, İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/1195 Esas 2012/1446 Karar sayılı eşe karşı kasten yaralama dosyası ile sanık M.. D..'un katılan H.. D..'a karşı işlediği eylem nedeniyle 3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile 5 yıl müddetle denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, ceza dosyası, tanık beyanları ve belgelere göre; davacı kocanın, davalı kadına şiddet uyguladığı, ancak; davalı kadının 12/06/2012 tarihli celsede boşanmak istemediğine ilişkin beyanı dikkate alınarak kocanın kusurlu davranışlarının kusur tespitinde dikkate alınmadığı, davacı kocanın nefes darlığı rahatsızlığı olmasına rağmen, davalı kadının torununa bakmak için oğlunun yanına gittiği, çoğu zaman oğlunun yanında kaldığı, yine davacı kocaya yazdığı not dikkate alındığında (TMK madde 184/1.fıkra 1. bent) eşler arasındaki evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmelerinin kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı ve evliliğin devamında korunmaya değer bir yarar bulunmadığı gerekçesiyle boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.

Davalı kadının temyizi üzerine karar, Özel Daire'ce yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı kadın vekili getirmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı kadının, davacı kocanın rahatsızlığı olmasına rağmen, davalının torununa bakmak için oğlunun yanına gitmesi, çoğu zaman oğlunun yanında kalması, yine davacı kocaya karşı gerçekleştirdiği söz ve eylemlerin kusur olarak kabul edilip edilemeyeceği ve davalı kadının 12.06.2012 tarihli celsedeki beyanının af niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Evlilik Birliğinin Sarsılması" başlıklı 166. maddesi;

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir…”

Hükmünü içermektedir.

Somut olayda; dosyada mevcut tanık beyanlarında, davalının zaman zaman evden ayrıldığı ve torun bakmak için oğlunun yanına gittiği, davacı ile davalının arasında yaklaşık 17 yıldır geçimsizlik bulunduğu, davacı Mustafa'nın davalı Hülya'ya sürekli küfür ettiği,onur kırıcı sözler söylediği ve davalıyı darp ettiği, davacının davalıyı devamlı olarak evden kovduğu belirtilmiştir. Diğer yandan İzmir 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 09.05.2012 tarihli 2011/1195 E, 2012/1446 K sayılı kararı ile Mustafa'nın davalı eşe karşı kasten yaralama suçundan dolayı ceza aldığı da anlaşılmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesine göre boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun bulunmasının gerekmesine, somut olayda davalı kadına atfı mümkün hiçbir kusurun bulunmadığının anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulunca benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 17.06.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi

Avukat Duygu ÖZMAN IŞIKOĞLU

İzmir doğumlu olan Avukat Duygu ÖZMAN IŞIKOĞLU İzmir Selma Yiğitalp Anadolu Lisesi Ağırlıklı Yabancı Dil bölümünden (İngilizce) mezun olmuştur.

2000 yılında başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2004 yılında mezun olup, stajına Ankara'da başlamış ve İzmir'de tamamlamıştır. Avukat Duygu ÖZMAN IŞIKOĞLU Merkez Bankası staj programı, İş Hukuku Eğitim S...Devamı...